Art

Narcissus Miniature
by
MURAT PALTA
slide-[object Object]
slide-[object Object]
slide-[object Object]
slide-[object Object]
slide

BİO

Murat Palta, 2012 yılında Dumlupınar Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü’nden mezun olduktan sonra İstanbul'da çeşitli reklam ajanslarında çalıştı. 2013 yılında Cezayir, Tilimsan’daki International Festival of Miniature and Illumination’da Minyatür ve Tezhip Sanatı atölye çalışmasına katıldı. 2017 yılında 4th Ural Industrial Biennial of Contemporary Art’a davet edildi. 2018 yılında 37. İstanbul Film Festivali’nin afişini tasarlayan sanatçı, 2019’da Apple ve Levi’s gibi markalarla işbirliği yaptı. Sanatçı İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.

Murat Palta, ilk bakışta eski dönemlerden bir el yazmasına aitmiş havası uyandıran minyatürlerinde pop kültürü öğeleri kullanarak güncel bir dil oluşturuyor. Tıpkı Osmanlı Dönemi nakkaşları gibi, Murat Palta da kendi döneminde gerçekleşen olayların yanı sıra kendi döneminin edebiyatını ve sinemasını irdeleyip resmediyor. Sanatçı, o dönem nakkaşlarından farklı olarak, gelecekteki izleyicilere sesleniyor. Popüler kültürü olduğu gibi minyatür haliyle yorumlamanın dışında, popüler kültürden öğeleri bir araç olarak kullanarak mitolojinin, felsefenin ve tarihî olayların günümüz dünyasındaki karşılığını arıyor. Doğal olarak kompozisyonlardaki kahramanlar ilk anlamlarından sıyrılarak anlatılmak istenen esas hikâyenin yan kahramanlarına dönüşüyorlar. Parlak ve abartılı renkler içinde, kaçınılmaz anakronizmin getirdiği absürtlükten hiç çekinmeden, kara mizahla günceli yansıtıyor.

RÖPORTAJ

Aslında Türk sanatının yapı taşlarından biri olan minyatürü günümüze uyarlayarak eser üretiyorsunuz ve bu oldukça dikkat çekici. Minyatürü sizden dinleyebilir miyiz?


Bizim minyatür olarak adlandırdığımız tasvir sanatı, Osmanlı Dönemi el yazmalarında yer alan metinleri resimlemeye yönelik işleve sahipti. Bu yönüyle baktığımızda illüstrasyonla aynı amacı taşıyor fakat bunun yanı sıra dönemin sosyal tarihçiliğine dair izleri de görebilmekteyiz. Yaşanan büyük olaylar, tarihi anlatımlar, mitolojik hikayeler vs. minyatür kendinden izler taşımakta. İlk bakışta hepsi birbirine benziyor olsalar da minyatürde üsluplar, ekoller, tarih ve coğrafya ilişkisi içinde gelişmiş olarak karşımıza çıkıyor.

Bu yaklaşımı güncel sanat prensiplerine dayanarak yorumluyor olmak da benim ifade dilimin bir parçası haline dönüştü. Çağdaş yorumlarla anlattığım hikayelerinde güncel olaylar ve popüler kültür harmanlanarak iç içe geçiyor, kaçınılmaz bir anakronizm ortaya çıkıyor. Bu da sosyal tarih anlatıcılığı bakımından anlamı güçlendiriyor.


Eserlerinizde en çok ön plana çıkan unsurlardan biri de detaylar. Her eserinizi ince ince işliyorsunuz, bu nedenle süreç içinde farklı şeyleri de keşfettiğinizi düşünüyorum. Üretim sürecinizi bizimle paylaşabilir misiniz? Bir Murat Palta eseri nihayete nasıl eriyor?


Evet, kesinlikle yolda ortaya çıkan şeyler oluyor. Bunlar, ana hikâye için bir araya gelen kahramanların anlatımlarında ortaya çıkıyor. Bunu şu şekilde düşünebiliriz; bir konser ve konser tarihi, yeri, sahneye kimlerin çıkacağı, hangi parçaların çalınacağı ve formatın ne olacağı belli. Geri kalan kısım ise konser için bir araya gelen insanların o anda yaptıklarıyla ortaya çıkıyor. Kalabalığın kendi aralarındaki ilişkileri, ana hikâyeye ek oluyor. Ben de aynı şekilde anlatacağım konuşmayı başta biçimlendiriyorum. Kimlerin nerede oturacağı, rolleri aşağı yukarı belli ama kompozisyon ortaya çıktıkça kendi aralarındaki ilişkiler doğaçlama ortaya çıkabiliyor.


Reflect masalarında kullanılmak üzere Reflect hikayesi üstünden 4 farklı desen çalıştınız. Bu desenlerin hikayelerini sizden dinlemek isterim. Reflect sizin üretiminize nasıl yön verdi? Bu süreç sizin için nasıl işledi?


Narcissus hikayesinden yola çıktım. İnsanlar genel olarak kavramları iyi ya da kötü olarak kategorize etmeye yatkın. Bunda bir sakınca yok fakat iyi beyaz, kötü siyah ise hepsi yan yana geldiğinde grileri oluşturuyor. Ben bu konuları kendi içinde ayrıştırmayı tercih ediyorum. Peki, ne demek istiyorum? Narsisizm ilk anlamıyla kötü olarak algılanan bir kavram olsa da günün sonunda insanın kendini beğenmesinde ve hatta diğerlerinden büyük görmesinde o kadar da sakınca yok. İşte benim çıkış noktam burada şeytanın avukatlığını yapmak fakat burada delüzyona kapılmamak lazım. Hikâyede iki sembol var: Kendi yansımasına kapılması ve ayna… Anlattığım hikayelerde de bir gerçeklerle yüzleşme durumu var, bir de Narcissus’un hayalinde kurduğu yansımalar.


Communitymize dahil olduğunuz için oldukça mutlu olduğumuzu belirtmek isterim, bizi kırmayıp röportaj yaptığınız için ayrıca teşekkür ederiz…



home